Menü

20. YÜZYIL BAŞLARI GÖSTERİ AFİŞLERİNDE yaşaya gelen PARİS MÜZİKHOL YILDIZLARI / Önder ŞENYAPILI

 

LOIE FULLER

 

Fransa’nın Nice kentindeki 1200 afişin sergilendiği bir müze. Hepsi aynı sanatçının imzasını taşıyan 1200 afiş… Müzenin adı, afişlere atılmış imzalarda okunan adla aynı:  Jules Chéret.

Gallica Nadar’ın objektifinden
Jules Cheret ve Cheret imzasını taşıyan iki afiş

Jules Chéret (1836-1932) bir taşbaskı işliğinde çıraklık yaparak kendini yetiştirmiş ünlü Fransız afiş sanatçısı.
Renkli taşbaskı tekniklerini öğrenmek üzere 1859’da gittiği İngiltere’den 1866’da dönerek Paris’te kendi basımevini açar..
Chéret litograf=taşbaskı afişlerinde kadın figürünü ilk kullanan sanatçıdır.
Az ama parlak renkler kullanarak, etkileyici, çabuk algılanabilen afişler yapar. 1900’lerde İzlenimcilik akımından etkilenir.
Jule Chéret döneminin kendi alanındaki egemeni olarak anıla gelir. Gerek kendi dönemindeki gerekse sonraki dönemlerin, yalnızca Fransız sanatçılarını değil, İngiliz ve Amerikan afiş sanatçılarını da etkiler.
Chéret’nin afişlerine yansıttığı kadın figürleri iki boyutludur. Ancak, renkleri öylesine başarılı kullanır, figürlerini öylesine ritmik çizip boyar ki, bu figürler canlıymış izlenimi verir.
Elbette çok sayıda örnek verilebilir ama, bu yazıda Chéret’nin Champs Elysée’de Buz Sarayı’ndaki gösteriler ve de dönemin ünlü sahne sanatçılarından Loie Fuller için yapmış olduğu iki afişi yer alıyor.

Fuller portresi ve sahne giysileriyle

Loie Fuller dans ederken.
(Solda)
Isaiah West Taber, 1897; (ortada ve
sağda)
Samuel Joshua Beckett objektifinden, 1900-1901Loie

 

Loie Fuller (1862-1928) ABD’li bir dansçıdır. Sahne ışıklandırmasına yenilik getiren bir dansçı. 19. Yüzyılın sonlarında yaygın olarak yapılmakta olan etek dansını değişik renkteki ışıklar altında metrelerce ipekli kumaşlarla yaparak serpentine dance adı verilen kendine özgü dansı geliştirir ve ünlenir.
Serpentine sözcüğü Türkçede yılankavi/yılan gibi kıvrılan/yılana benzer anlamlarına geliyor. Dolayısıyla, kısaca yılan dansı dersem yanlış sayılmaz. Fuller’in özgün sahne giysileri ile yaptığı dansı kimileri “kelebek dansı” olarak adlandırır..

(Solda) “Gecenin Kelebeği”
(sağda) Frederick Glasier’in, Fuller’in dansından görüntüleri 1902

Fuller afişleri:
(
solda)
Jules Cheret, 1893;
(ortada)
Maurice Biais, 1901,
(sağda)
Otto Gussmann, 1897

 

Loie Fuller’in alttan ışıklandırılan cam zemin üzerinde yaptığı ateş dansı da yoğun ilgi çeker ve ününü pekiştirir. 1892 yılında Paris’in dünyaca bilinen müzikholü Folies Bergére’de sahneye çıkar ve ünü hemen yayılır. Chéret’nin 1893 yılında yaptığı afiş, bir anlamda ilk ‘saykodelik’ türü dansı gerçekleştiren Fuller’in sansasyon yaratacak gösterisini duyurmak amaçlı ilk afiş. Ritmik tüllerin ötesinde, Fuller‘in vücut hatlarını da bu ritmik görüntüyü perçinleyecek öge olarak başarıyla kullanmıştır Chéret.

Loie Fuller afişleri: Henri de Toulouse-Lautrec, 1893

 

Fuller yalnızca Chéret’nin değil, yonut sanatçısı Auguste Rodin (1840-1917), PAL imzası ya da logosunu kullanan, Fransa ve ABD’de yaşayan ve çalışan Romen afiş sanatçısı, ressam ve çizer Jean de Paleologue (1855-1942), Fransız ressam ve oymacı Charles Maurin (1856-1914), BAC/Ferdinand Bach (1859-1952), ressam Henri de Touluse-Lautrec (1864-1901), Fransız art-izlenimci ressam, afiş sanatçısı ve illüstratör Jules-Alexandre Grün (1868-1938), Viyana’daki Secession akımının önde gelen sanatçılarından Avusturyalı ressam ve tasarımcı Koloman Moser (1868-1918), dışavurumcu Alman ressam Otto Gussmann (1869-1926), Fransız afiş sanatçısı ve tasarımcı Georges Meunier /1869-1942), Fransız ressam ve illüstratör Maurice (Amédée Louis) Biais (1872 -1926), ve dönemin başka sanatçılarının da ilgisini çeker.

Auguste Rodin dansçı Fuller’i hem çizmiş, hem yonutunu yapmış. (sağda) Koloman Moser’in afişiFuller afişleri: (soldan sağa) Jean de Paleologue; BAC/Ferdinand Bach, 1892; Charles Maurin(Soldan sağa) Fuller’inserpentine dansı giysisinin patenti; aynı dans giysisinin erken dönem durumu; Jules-Alexandre Grün’ün afişinde giysinin yorumu

(solda) Fuller’in sahnede görüntüsü; (0rtada, sağda) René Lalique tasarımı takılar.

 

Loie Fuller’in sahne giysileri ve dansları salt ressamları etkilemekle sınırlı kalmaz. Örneğin dönemin ünlü Fransız cam tasarımcısı René Lalique (1860-1945) de Loie Fuller’i ve dansından esinlerini sanatına aktarır. Fransız Art Nouveau tasarımcı Raoul Larche(1860-1912)’ın Fuller’dan esinlenerek bir masa lambası yapar.

Folies Bergere’in dış görüntüsü (solda) 1900, (ortada) 2013; (sağda) içi

 

Loie Fuller’in dansını sergilediği Folies Bergere müzikholü 1869 yılı Mayıs ayı başında opera yapısı olarak yapılmış yapıda “Folies Trévisé” adıyla açılır. “Trévise” bulunduğu sokağın adıdır. Ne var, sokağa adı verilmiş Trévis Dükü karşı çıkar. Adının müzikholle birlikte anılmasını istemez. 1872 yılı Eylül ayında müzikholün adı değiştirilir, “Folies Bergere” olur. Yakınındaki caddenin adıdır Bergere ve “çoban kız/köylü kız” anlamına gelmektedir. Çoban kızlar/köylü kızlar karşı çıkmadıkları için bu adı hâlâ taşımaktadır. “Folie” sözcüğünün anlamı delilik, çılgınlık, akılsızlık, vb. olduğuna göre, “folies” sözcüğünü “çılgınlar/deliler” diye anlamlandırırsak, müzikholün adı “Bergere Çılgınları” diye çevrilebilir. Ya da “Çoban Kız Çılgınları”(!!!)
Açıldıktan sonra beklentiye uygun bir işlev göremez “Folies Bergere”. Paris Komünü döneminin tartışmalı siyasal toplantlarına ev sahipliği yapar. 1872 yılında el değiştirip yeniden açıldıktan sonra çok sayıda farklı gösteriler, dinletiler sunmaya başlar. Dönemin ünlü şarkıcılarının, dansçılarının yanı sıra operetler, komediler, giderek fillerin, yılanların ve akrobatların izlendiği sirk türü gösteriler izlenen bir eğlence merkezi olur. 1886 yılında ilk Avrupalı kızlar sahne almaya başlar.1890 yılına gelindiğinde strptiz gittgige popüler olur ve Folies Berger kızları gittikçe daha az giyinirler ve sonuçta çırılçıplak gösterileriyle Folied Berger’e ilginin doruğa çıkmasını sağlarlar.
Loie Fuller gibi Charlie Chaplin, Maurice Chevalier, Mistinguett, Jospehine Baker,vb. birçok sanatçı Folies Berger sahnesindeki gösterileriyle ünlenirler.
İkinci Dünya Savaşında Almanlar Paris’i işgal edince Folies Berger kapılarını kapatır. Durum Almanları mutsuz eder. Uzun müzakerelerden sonra kapılarını açmaya razı edilir..
Folies Berger’in bugün de Paris’in turist çeken kuruluşlarından biri olduğu gözden kaçırılmamalı.

 

 

JANE AVRIL

 

Dönemin plastik sanatçıları ile afiş tasarımcılarını etkileyen dansçısı salt Loie Fuller değildir. Sanatında Chéret’den etkilenen ressam Hénri de Touluse-Lautrec, dönemin bir başka dansçısı olan Jane Avril için yaptığı afişlerle de anımsanmaktadır.

1800’lerde Jane Avril,
(sağ uçta) Henri de Touluse-Lautrec

 

Jane Avril (1868-1943) La Belle Elise (Güzel Elise) diye bilinen yarı-monden bir anne ile aristokrat bir İtalyanın — Markiz Luigi de Fonte’un kızıdır. Annesinden sürekli dayak yediği için evden kaçar. Kaçtığı için annesinin hışmına uğrar, bir akıl hastanesine kapatılır. Orada kendini sevdirir, hemşirelerin koruyucu kanatları altına alınır. Düzenlenen bir partide dans etme yeteneği ortaya çıkınca, annesinin öne sürdüğü gibi ciddi bir akıl hastası olmadığı kararıyla serbest bırakılır. Ancak, evine dönmeyi reddeder.
Geleceğini Paris‘in dans salonlarında aramayı yeğleyen Jane, Paris’te Oscar Wilde, Mallarmé ve Verlain gibi dönemin ünlü yazar ve şairleriyle dostluk kurar. Hipodromda binicilik, 1889 Dünya Fuarında kasiyerlik, vb. yaparak yaşamını sürdürme çabalarından sonra 1889 yılında hizmete giren (adı Türkçede Kırmızı Değirmen anlamına gelen) Moulin Rouge’da café-dansçısı olarak üne giden yola ayak basar.

(Solda)Moulin Rougeve üzerinde yer aldığı Clichy Bulvarı.

Moulin Rouge’un kurucular
(ortada) Josep Oller (1839-1922),
(sağda) Charles-Joseph Zidler (1831–1897)

Moulin Rouge
(solda) açıldıktan bir yıl sonra (1890);
(sağda) hizmete girdikten 130 yıl sonra
2020 yılı ilk gecesinde.

 

Kocaman kırmızı bir yel değirmeni dünya çapında ün kazanan kabarenin gözden kaçmasına izin vermediği gibi, kolayca bulunmasını sağlar. Dans eden kabare kızları ile Paris aristokrasisi kaynaşır. Kankan (can-can) dansı Moulin Rouge’da başlar. Ressam Touluse-Lautrec’in ünlü resimlerine esin kaynağı olur. Çok sayıda sahne yıldızının yetişmesini sağlar. Paris’in dünyanın eğlence merkezi olmasına katkısı yadsınamaz. Bugün bile Paris’e turist çeken ikonlardan biridir.
Alsace‘tan Paris’e gelmiş taşralı bir genç kadın olan Louise Weber (1866-1929) (obur anlamına gelen) La Goulue takma adıyla tanınmakta ve adı Moulin Rouge gece kulübüyle birlikte anılmaktadır. La Goulue partneri Valentin Le Désossé (Kemiksiz Valentin) ile birlikte chahut (can-can/kankan) denilen skandal dans gösterileriyle Paris’i biribirine katmaktadır. La Goulue‘nun dansından tümüyle ayrımlı (farklı), daha süzme (rafine), duygulu, baştan çıkarıcı ve ekzotik bir dans sergilemeyi başarır Jane Avril. Dansı kışkırtıcıdır ama, gene de ölçülüdür. La Goulue‘nun dansı gibi vulgar değildir.
Moulin Rouge’da daima kırmızı renkli giysilerle sahneye çıkar Jane Avril. Ayrıca, renkli iç çamaşırı giyme izni de verilir kendisine. Öteki bütün dansçılar yalnızca ve yalnızca beyaz iç çamaşırları giyebilirler.
Başlangıçta alkış, daha sonra ise para karşılığında danseden Jane, bir erkek çocuk dünyaya getirince dansetmeye son verir. 1910 yılında ressam Maurice Biais ile evlenerek Paris’i terkeder. Kocası ölünce 5 parasız kalır.

Toulouse-Lautrec’in Jane Avril’li afişleri:
(solda) Avril’in Champs-Elysées’deki Jardin de Paris adlı kafedeki ilk gösterisi için yaptığı ‘5 renkli’ afiş (1893);
(ortada) Montmartre‘daki Asya üslûbunda döşenmiş Divan Japonaise adlı kabarenin reklamında Jane Avril ve eleştirmen Edouard Dujardin kabarenin ünlü şarkıcısı Yvette Guilbert’ı izlerken görülmektedir; adı geçenlerin üçü de Toulouse-Lautrec’in yakın dostlarıdır (1893);
(sağda) ilk gösterisinden altı yıl sonra, artık ünlü bir dansçıyken Jane Avril için yaptığı afişte sanatçıyı yılanlı bir giysi içinde betimlerse de, Avril’in böyle bir giysisi olmadığı biliniyor.
Toulouse-Lautrec, yılanı, Avril’in özellikle dansettiği zaman bedeninin aldığı biçimi, vücudunun nasıl kıvrılıp büküldüğünü vurgulamak amacıyla kullanmışsa da (besbelli); Avril’in menajeri bu afişi kullandırtmamıştır (1899).

Toulouse-Lautrec’in Jane Avril’li afişleri:
(ortada) önceki üç görselin ilki olan afişin başka renklerle ve bir başka amaçla yapılmış benzeri.
Her iki afişteki danseden kadın (Jane Avril) figürünün fotoğraftan yararlanarak yapıldığı da biliniyor.
(solda) yararlanılan fotoğraf yer alıyor.
O dönemde fotoğraflamak kolay bir eylem değilmiş; uzun uzun poz vermek gerekiyormuş.
Dolayısıyla, Jane Avril’in poz verme sırasında yorulan bacağını elleriyle tutarak desteklemesi gerekmiş (1893);
(sağda) Touluse-Lautrec’in sahne dışında Jane Avril portresi

Touluse-Lautrec’in Jane Avril Dansediyor adlı yapıtları, 1892;
(soldan 3.) Lautrec’in Jane Avril Moulin Rouge’a geliyor konulu yapıtı;
(sağ uçta) Avril’in eşi Maurice Biais’ın yaptığı afiş, 1875

Kleopatra ve Gazelle adlı diğer 3 dansçıyla birlikte görüldüğü,
Troupe de Mlle Eglantine/Matmazel Eglantine Topluluğu’nun
Londra turnesi için yapılmış afiş (1896) ve topluluğun fotoğrafı.

 

 

LE GOULUE
(Montmartre Kraliçesi)

 

Ressam Hénri de Toulouse-Lautrec, ilk afişini Moulin Rouge ve Le Goulue için yapar. Bu afiş Toulouse-Lautrec adının bütün Paris’e yayılıp tanınmasına yol açar. Çünkü, o güne değin yapılagelmiş afişlerden ayrımlıdır. Japon estamplarının (ahşap basımlarının) form, espas (boşluk) ve kompozisyon (düzenleme) anlayışını uygular Toulouse-Lautrec. İlk kez renkli taşbaskıya el atan Toulouse-Lautrec, Le Goulue ve partneri Valentin Le Désossé ‘yi izleyicilerle çevrelenmiş olarak dansederlerken betimler bu afişte.

(Solda) Toulouse-Lautrec’in Moulin Rouge için yaptığı
ilk afiş Le Goulue konuludur,
1892; Le Goulue ve partneri Valentin Le Désossé’nin
1890’larda çekilmiş fotoğrafları

 

Bir parantez açıp “Kemiksiz Valentin” anlamında Valentin Le Désossé diye anılmaya başlanan Le Goulue ‘nun partnerinin asıl adının Jules Étienne Edme Renaudin (1843-1907) olduğunu ve şarap ticaretiyle uğraşırken gece yaşamına atlamış olduğunu belirtelim.

Toulouse-Lautrec’in Le Goulue
ve partneri Valentin Le Désossé’yi
dansederlerken betimlediği resimleri

 

Bayan Louise Weber ise, “Obur” = Le Goulue takma adını, gittiği barlardaki içinde içki bırakılmış bardakları temize havale etme huyu dolayısıyla alır. Bardaklardaki artık içkileri birbiri peşi sıra yuvarlarmış. Çamaşırcı bir annenin kızı olan Louise’in bir başka merakı da müşterilerin temizlenmesi için bıraktıkları en güzel giysilerini kendi üstünde denemektir. Annesinden habersiz olarak müşterilerin yıkanmak üzere bıraktıkları giysilerini giyip yerel dans salonlarına dans etmeye gider. Buralarda dikkat çekmeyi başarır. Bu arada dönemin ünlü ressamlarından Auguste Renoir’a âşık olur. Renoir, Louise’i birçok sanatçıya çıplak poz verenlerden oluşan ve (kiralıklar anlamına gelen) la louée diye anılan popüler topluluğun üyeleri arasına katar.

(Solda) Toulouse-Lautrec Valentin konulu tuvalinin önünde;
ressamın (ortada) Le Goulue-Valentin çiftini dansederken
(sağda) Le Goulue iki kadınla birlikte
Moulin Rouge’a gelirken betimlediği resimler

Fotoğraf: Dörtlü akrobasi/Kare Dans topluluğu
(soldan sağa) Pomme d’Amour (elma şekeri),
le Goulue, Grille d’égout (lağım ızgarası),
Valentin le Désossé;
Resim: Jean-François Raffaëlli’nin fırçasından Le Goulue portresi

 

Louise kurduğu ilişkiler sâyesinde gitgide daha iyi kulüplerde dansetmek olanağını bulur. Günün birinde Moulin Rouge’un iki kurucusundan biri olan Josep Oller ile karşılaşır. Oller hemen Moulin Rouge’da dört çiftin yaptığı bir kare dans topluluğunda iş verir Louise’e; o da topluluk içinden sıyrılıp Paris gece yaşamının yıldızı oluverir. Masaların üstüne çıkıp dansederek, erkek izleyicilerin şapkalarını ayakkabısının burnuyla düşürerek, turne gelirleri hariç, ayda 800 frank kazanan biri olur. Kısa sürede Montmartre‘da bir ev sahibi, kapısının önünde özel arabası olan varlıklı bir kadın kimliğini alır. Kendisini bir kraliçe gibi duyumsamaya başlar. 1895 yılında sıkılır, Moulin Rouge’dan ayrılarak kendi işini kuracağını duyurur. Nitekim, bir fuar alanında kiraladığı bölüme çok büyük yatırım yapar. Göbek dansı yaparak, Paris sosyetesini buraya çekeceğine inanır. Hiç de öyle olmaz. Rağbet görmez. Moulin Rouge‘suz La Goulue başarısızdır.

(Solda) Le Goulue ve Touluse-Lautrec;
Touluse-Lautrec’in bir panosunun kullanıldığı afiş

 

Zaten bu yazıda sözü edilen bir dönemin eğlence karaliçelerinin her birinin yaşamı yoksulluk içinde son bulur. Her birinin hayranları gösteri dünyasının bu bir zamanlar kartal olan dansçılarını Paris’in dışında bulup yeniden Paris’e getirirler ve sahneye çıkarırlar ama, bu girişimleri hüsranla sonlanır…
Le Goulue konusunu kapatmadan önce, portresini yapan Jean-François Raffaëlli (1850-1924) hakkında da bir çift söz edelim. 1870 yılında ressamlığa başlamadan önce müzik ve tiyatroya ilgi duyan Raffaëlli’nin bir resmi 1971 Salon sergisine kabul edilir. 1876 yılına değin köylülerin, işçilerin, sokaklardan, çöplüklerden topladıklarını satarak geçinenlerin, clochardların (berduşların, serserilerin) “gerçekçi” resimlerini yapar. 1889 yılında Légion d’honneur nişanını aldıktan sonra ilgisi Paris kentine çevrilir. Paris’in sokaklarını, köprülerini, katedrallerini, vb. aktarır tuvallerine. Kent resimleri bugün Paris’in o dönemki gerçekçi görüntüleri (adeta fotoğrafları) olarak benimseniyor. Le Goulue’dan başka eğlence sektöründen herhangi bir kişinin portresine (yapmış olsa bile) rastlamadım.

Ken Jackson (1920-2006)’dan
Le Goulue afişi

 

“La Miss”
ya da
“PARİS MÜZİKHOL KRALİÇESİ”

 

 

Afişlerine ZİG imzasını koyan,
asıl adıyla Louis Gaudin(1882-1936)’in
Mistinguett afişi

 

Yirminci yüzyıl gösteri dünyasını birçok yıldız süslemiştir. Bu yıldızlar arasında kimler yoktur ki!?.. Madonna, Liza Minelli, Tina Turner, Bette Midler, vb. yüzyılın son dönemlerinin parlak yıldızlarıdır. Yüzyılın başında ise, eğlence dünyasının yıldızları daha çok Fransa’nın başkenti Paris’in gecelerini ışıl ışıl parlatmaktaydılar.
Paris gecelerini aydınlatan yıldızlardan biri 1875 yılında Jean Florentine Bourgois adıyla doğar. (Ölümü: 1976). Sahne için Miss Helyett (Bu adı Saint-Marcel adındaki yapımcı verir) ve/ya da Miss Tinguett adlarını kullanır. Dolayısıyla kısaca “La Miss” diye anılır. Sonuçta gösteri dünyası kayıtlarında Mistinguett takma sahne adıyla geçer.
Fransızca-İngilizce kombinasyonu olan “La Miss” adı, (vurgulanmış olarak) Genç Bayan anlamına geliyordu. Ki, çalışma yaşamına 10 yaşında başlayan bu Fransız gösteri sanatçısı hep ‘genç’ kalmıştır. 50-60 yaşlarına geldiği zaman bile gençliğinin çekiciliğini korumuş olduğuna, o yaşlarda çekilmiş fotoğrafları ile afişlerdeki görüntüleri tanıklık ediyor.

“La Miss”
(Ortadaki fotoğraf Mistinguett 50 yaşında iken çekilmiş.
Mistinguett 1919 yılında (44 yaşında iken) bacaklarını 500 bin Fransız Frankına sigorta ettirir.
Sağdaki fotoğraf dönemin asıl adı, Gaspard-Félix Tournachon (1820-1910) olan (Vikipedia’nın tanımıyla)
“Fransız fotoğrafçı, karikatürist, roman yazarı, gazeteci ve baloncu” Paul Nadar imzalıdır,
(1900’lere doğru.)

Mistinguett 1895 yılında Casino de Paris’te başlar gösterilerine. Sonrasında Folies Bergèr, Moulin Rouge ve Eldorado, vb. müzikhollerde sahne alır.
Moulin Rouge sahnesine ilk kez çıktığı yıl 1907’dir. 1909 yılında film artisti Max Dearly (1874-1943) ile Moulin Rouge’da çalışır. Üç yıl sonra, 1912’de Maurice Chevalier (1888-1972) ile birlikte Folies Berger’de ününü pekiştirir. Döneminin en çok kazanan sanatçılarından biri olur.

(1. ve 2. Foto) Mistinguett ve Apaş dansı partneri Max Dearly;
İkiliyi resimleyenler (3.)
Adrien Barrereca (1877-1931), 1909;
René Bertrand: “La Valse chaloupée/Şalupe valsi”, 1907

(Solda) , Luc Pousthomis: Apaş Danısı duyurusu, 1908;
(sağda) “Valse Chaloupée”nin Karikatürist Yves Marevéry (1888-1914) yorumu

 

Sık sık Güney Afrika’ya giden Mistinguett, birkaç kez New York’ta sahneye çıkarsa da, ABD’de derin iz bırakmaz. Kökende, sesi çok güzel değildir. Fiziksel güzellik açısından da aman aman bir hatun sayılmaz. Ama, hakkında yazanların değerlendirmelerine göre, kişiliği güçlüdür; kişiliğiyle hayranları arasına katıverir karşısındakini. 60’lı yaşlarında bile genç kız çekiciliğini, o erişilmesi güç sevimliliğini yitirmediği belirtiliyor.

Maurice Chevalier ve Mistinguette

 

13 yıl süreyle sevgili olarak yaşadıkları Maurice Chevalier “hareketleri zerafetin doruğundaydı; sevimliliğin ötesindeydi, -Paris’ti, eğlencenin, hümorun, cesaretin ve yüreğin simgesiydi” diye tanımlar Mistinguett’i.

Mistinguett’in dans partnerlerinden Earl Leslie için
Charles Gasner(1900-1928)’in yaptığı afişler.
Soldan 4. Afişte ikili birlikte görülüyor.
Mistinguett ve Leslie’nin afişlerini yapmanın yanı sıra
Mistinguett’in sahne giysilerini tasarımlıyordu Charles Gesmar.

 

Mistinguett’in gösteri partnerlerinden bir başkası Earl Leslie (1898-1965) erken yaşlarda dansetmeye başlar. Sonraları hem danseder hem Moulin Rouge yapımcısı olarak görev yapar.

Eğlence dünyası kayıtlarına “Paris Müzikhol Kraliçesi” diye geçen Mistinguett‘in gösteri dünyasında yaptığı bir takım yenilikler ve uyguladığı kimi ‘ilkler’ şöyle sıralanmaktadır:
İlk plağını 1920 yılında yapar. Şarkının adı Mon Homme/Erkeğim’dir. Mistinguett’in imzasına dönüşen bu şarkı daha sonra Fanny Brice tarafından İngilizceye çevrilerek yorumlanır, İngilizce sözleriyle ve My Men başlığıyla birçok pop ve caz şarkıcısının repertuvarında yer alagelir.
İlk kez 1909’da Moulin Rouge sahnesini paylaştığı (Jean Renoir’ın 1934 yılında yönettiği Madame Bovary filminde Valentine Tessier ve Pierre Renoir ile birlikte rol alan) Max Dearly ile Valse Chalopee yapar. Apache Dance/Apaş Dansı diye de anılan ve sert hareketlerle yapılan bu dansta, partneri kadını müziğin ritmine uygun olarak savurur, sonra yeniden kendine doğru çeker…

Mistinguett’in sahnede gösteri sırasında
(ünlü fotoğrafçı James Abbe tarafından) çekilmiş iki fotoğrafı..
Başa ağır ve yüksek tepelikler giyme geleneği de Mistinguett ile başlar.
(sağda) Charles Gesmar çizimi

Mistinguett için Charles Gesmar’in tasarımladığı sahne giysileri.

 

Bu yazıda Mistinguette için özel olarak tasarımlanmış giysi çizimlerinden örnekler yer alıyor. Ünlü fotoğrafçı James Abbe (1883-1973) tarafından çekilmiş ve Mistinguette’i sahnede gösteren fotoğraflarda da, yıldızın giysilerinde, tepeliklerin vazgeçilmez ögelerden biri olduğu görülüyor.
Tek bir gösterisinde birbirinden alımlı, tasarım ürünü enaz 12 giysi değiştirir Mistinguett. 1920’li ve !930’lu yıllarda ününün doruğundadır.

(Solda) Mistinguett’in tepelikli fotoğrafı
(ortada) Maurice L’Hoir (1902-1970) çizgileriyle
Mistinguett’in sahne giysileri ve tepelikleri (karikatür), 1925;
(sağda) Charles Gesmar’in tepelikli Mistinguett çalışması

 

“Yıldız”ın bir merdivenin üst basamağında gözüküp, sonra kendisine eşlik edenlerin ve hayranı izleyicilerin bakışları altında merdivenden adım adım sahneye inmesi uygulaması da Mistinguett ile başlar. Sonraları, merdivenden inme uygulaması Hollywood yapımı müzikal filmlerde, ve dünyanın her yerindeki sahne gösterilerinde yaygın olarak yinelenir. (Türkiye’deki uygulamalarından biri siyaset alanında yaşanmıştır, 10 Eylül 1995 günü yapılan CHP Kurultayında partinin o sıradaki Genel Başkanı özel olarak inşa edilmiş bir merdivenden inerek Kurultay salonuna girmiştir.)

Mistinguett’in afişlerinde bacaklarının düzgünlüğü serileniyordu:
Charles Gesmar, 1927; Guy de Rougemant, 1923; ZIG,1937

 

Son olarak, Mistinguett “bacak gösterme”de de ilk… O dönemde, bırakın bacağı, bir gıdım çorap görmek izleyicilerin çarpılmasına yol açıyormuş. Yazının başlangıcında söz ettiğimiz Moulin Rouge dansçılarını, — bu dansçıların fotoğraflarını ve afişlerini anımsayın: Mistinguett’ten öncekilerin, — Loie Fuller, Jane Avril ve La Goulue’nun bütün görüntüleri bedenleri kat kat kumaşlarla, bacakları kalın çoraplarla örtülü olarak kalmıştır bugünlere. Mistinguett, üstsüz gösteri kızlarının düşlerde bile görülemeyeceği o yıllarda izleyicilerine bir gıdımı çok aşan ölçülerde bacaklarını gösteren ilk yıldız kimliğini de taşıyor. Dolayısıyla, henüz 1919 yılında, bacakları 500 bin Fransız Frankına sigorta edilir.
İnsan bedeni hakkındaki bilgisi yadsınamayacak ünlü yonut sanatçısı (heykeltraş) Auguste Rodin (1840-1917) şöyle yazmıştır:
“Müzikhol perisini (Musa’sını/Muse) kişileştirebilseydim, ona senin bacaklarını verirdim Mistinguett.”

(solda) İtalyan besteci Cesare Andrea Bixio;
(ortada) Vittorio de Sica’nın “Bana aşktan söz et Mariu” şarkısını yorumladığı
1932 yapımı ”Gli uomini che mascalzoni/Ne düzembaz adamlar” filminin duyurusu;
(sağda) Bixio’nun “Il tango delle capinere/Çalıbülbülleri Tangosu” adlı şarkısının plak kapağı.

 

Mistinguette ile birlikte anılan adlardan biri İtalyan besteci Cesare Andrea Bixio’dur (1896-1978). Bixio, ilk İtalyan sesli filmi olan Canzone dell’Amore/Aşk Şarkısı’nın müziğini yapar. Filmle aynı adı taşıyan şarkının bestecisidir yani… Bugünlere değin kalan ve hâlâ mırıldanılan birçok popüler şarkının bestecisidir Bixio: Örneğin, ünlü İtalyan sinema oyuncusu ve yönetmeni Vittorio de Sica’nın yorumladığı 1932 yılı ürünü Parlami d’amore Mariu/Bana aşktan söz et Mariu; gene, ilk kez tenor Beniamino Gigli’nin yorumladığı 1940 yılı ürünü Mamma/Anne, vb. bugün bile zaman zaman başka yorumcuların sesinden ve/ya da enstrümantal olarak radyolarda çalınmaktadır. Mistinguett‘in Casino de Paris’de büyük başarı sağladığı Paris Qui Brille/Parlayan Paris adlı varyete şovu(variety show)nun bestesi de Bixio’nundur.
Mistinguett, Bixio’nun Il tango delle capinere adlı şarkısını Le tango des fauvettes/Çalıbülbülleri tangosu olarak ve elbette Fransızca sözlerle yorumlayıp meşhur eder.
Paris Qui Brille gösterisine ilişkin 1931 yapımı afiş bu yazıda yer alıyor. Afişi, kendisi de sahnelerinden gelen bir sanatçı, kısaca Zig diye imza atan Louis Gaudin (1882-1936) tasarımlar. Hiçbir afişinde Louis Gaudin imzasına rastlanmayan Zig‘in bir başka Mistinguett afişi de, 1930 tarihini taşıyor ve Revue de Paris duyurusu. Bu afişte hem Mistinguett, hem de Miss adı okunur.
Zig imzasını taşıyan 1932 tarihli bir afiş 1996 Kasım ayında 4 bin dolara satılmıştır. O sıralar (1932) 57 yaşında olan Mistinguett, afişte sırtını açıkta bırakan bir mayo giymiş olarak betimlenir. Yüzünün aylasını belirginleştirmek amacıyla başının arkasına büyük bir arabatekerleği şapka yerleştirilmiştir.
Zig dışında afiş sanatçıları da dönemin bu ünlü gösteri yıldızını yapıtlarında kullanmışlardır doğal olarak. Sanatçılardan biri, Charles Gesmar’dır. 1925 yılında yapmış olduğu afişte Gesmar, Paris Müzikhol Kraliçesini bir çiçek olarak betimlemiştir. Kökende, Gesmar 11 yıl süreyle Mistinguett için çalışmış, onun için afişler tasarımlamıştır.

Rougemont imzalı. Mistinguett puroları
ve Casino de Paris gösterisi reklam afişleri.
(sağda) Mistinguett ve ayakkabıları

 

Şimdilerde popüler yıldızlar için adlarını taşıyan parfümler, kozmetikler, vb. sürülüyor piyasaya. 1925 yılında Paris Müzikhol Kraliçesinin adı bir sigar/puro markası olmuş. Mistinguett sigarları için yapılan afişteki imza Rougemont. Ve elbette, afişteki kadın figürünün La Miss olduğunu belirtmeye gerek yok.

(solda) Marjolaine and Hélyett (Mistinguett) gösterisi için
Georges de Feure yapımı taşbaskı afiş, 1896;
(ortada) Leonetto-Cappiello imzalı Mistinguett afişi,-1920;
-by-Jean-Dominique-Van-Caulaert-imzalı Mistinguett afişi, 1938

 

David Bret, The Mistinguett Legend/Mistinguett Efsanesi adlı kitabında, Mayıs 1913 ile 1916 arasında Mistinguett’in enaz 14 filmde (Elbette sessiz.) oynamış olduğunu yazar. Sefiller’in o yıllardaki ilk çevriminde Eponine rolünü üstlenmiş Mistinguett. Kendisiyle yapılan bir görüşmede Mistinguett: “Film yapmayı pek sevmiyorum” demiş. Gerekçesini ise şöyle açıklamış: “Sahnede izleyicileri baştan çıkarabilir, çığlıklar attırabilirim. Camdan gözlü bir makine karşısında bunu yapmak kolay değil!.”

(Solda) Mistinguett’in Maurice Chavalier ile birlikte rol aldığı
La Valse Renversante/Hayrete düşüren Vals adlı tek makaralık komedi filminde
iki başrol oyuncusunun bir halıyla sarıldığı son sahnesi (1914).
(ortada) filmin afişi; (sağda) Mistinguett sahne arkasında (1932)

 

Bu yazıda Mistinguett’in ünlü Fransız şarkıcı Maurice Chevalier ile 1914 yılında çevirdiği tek makaralık bir filmin son sahnesinden bir fotoğraf da yer alıyor. La Valse Renversante/Şaşırtan (ya da Hayrete Düşüren/Hayret Verici) Vals adındaki bu film bir komediymiş. Kökende, Folies Berger’de yapageldikleri bir gösterinin filme aktarılmışı. Gösterinin sonunda iki yıldız bir halıyla sarılıyorlar; fotoğraf o sahneyi görüntülüyor. Ve o zaman için pek cür’etkâr sayılan bu sahne, Folies Berger’de canlı izleyicilerin karşısında yineleniyormuş her gece!..

1995 yılında Frédérique Deghelt adlı bir yazar Mistinguett, La Valse Renversante adlı bir kitap yayımlar. Anılan kitapların tasarımları da bu yazıya eşlik ediyor.. Maurice Chevalier ile çevirdiği bir başka tek makaralık filmin Une Soirée Mondain/Bir Sosyetik Gala adını taşıdığı ve 1917 yılında yapıldığı belirtiliyor. Filmi Henri Diamant-Berger yönetmiş. 1935-1940 yıllarında, öteki bir anlatımla, Mistinguett 60-65 yaşındayken de gene Maurice Chevalier ile görüntülenmiş. Paris Müzikhol Kraliçesi, yazının başında da belirtildiği gibi, hep La Miss olarak kalmış; yaşlanmamış…

Ressam, afiş sanatçısı ve karikatürcü Adrien Barrère (1874-1931) imzalı film afişi, 1910;
(sağda) Paris’in dört ana bulvarından biri olan
Boulevard des Capucines üzerinde 51 yıl oturduğu yapıda üzerinde
Mistinguett bu taşınmazda oturmuştur” yazan bir plaket yer alıyor.

 

 

PARİS’TE BİR AMERİKALI “MUZ KIZ”

 

 

20. Yüzyıl en büyük ressamlarından biri olan Pablo Picasso, bu yazının konusu olan kadın gösteri sanatçısını şöyle tanımlamıştı: “Uzun boy, kahve deri, fildişi gözler, cennet bacaklar, bütün gülümseyişleri sollayan bir gülümseyiş.” Kimdi bu gösteri sanatçısı kadın? Doğduğunda Freda McDonald olan adı, sonradan Josephine Baker’e dönüşen bir gösteri (show) yıldızı… St. Louis/Missouri’de 1906 yılında doğar, 12 yaşında okulla ilişkisi kesilir, 13 yaşındayken profesyonel olarak gösteri yaşamına girer, henüz 16 yaşındayken Broadway’de Shuffle Along adlı oyunda) sahne alır, iki yıl sonra, 1924’de, henüz 18 yaşındayken Chocolate Dandies/Çukaulata [renkli] Züppeler adlı oyunla ‘yıldız’lık mertebesine yükselir.

1925 yılında Paris’e gider ve Theatre des Champs-Elysees/Şanzelize Tiyatrosu’nda sergilenen Revue Negre/Siyahî Revüde başrol üstlenir. Revü olumsuz eleştiriler aldığı halde Baker üstün başarı sağlayarak dikkatleri çeker.

Josephine Baker’in 1925 yılında Folies Bergere’de sergilediği
Banana Dance/Muz Dansındaki kıyafeti hakkında bilgilendiren iki görüntüsü.
Fotoğraflar gösteri sırasında çekilmemiş,
sonradan çekilerek kartpostal olarak satışa konulmuştur.
(sağda) Folies Bergere’deki Hiper Revü için afiş

 

Evet, farkedilmiştir; gene de, Gene Kelly‘nin başrolünü oynadığı o ünlü filmin adı gibi An American in Paris/Paris’te Bir Amerikalıdır henüz.
Daha sonra Folies Bergere’e geçer ve orada Banana Dance/Muz Dansını sergiler. Dansın, Muz Dansı olarak anılmasının nedeni, Josephine’in sahneye beline doladığı yapma muzlardan başka hiçbir şey giymemiş olarak çıkması ve bir ayna üzerinde dans edip Ave Maria şarkısını söylemesidir. (Baker’ı bu kıyafetiyle gösteren iki fotoğrafı bu yazıda yer alıyor.)

“Muz Dansı” afişleri

(Solda)Josephine Baker’in 1930 yılındaki Almanya turnesinde çekilmiş fotoğrafı.
Ortadaki fotoğraf 1926 yılında Baker henüz 19 yaşında iken çekilmiş
ve Jean Dunand’ın tasarımladığı bilezikleri takmaktadır.
(Sağda) Yıldız olduktan sonra çekilmiş üstsüz fotoğraflarından biri.

 

Bu gösteri olağanüstü bir sansasyona yol açmış, bir süre sonra beline muzlar dolanmış binlerce siyah bebek satışa sunulmuştu. ‘Muz Kız’ diye anılmaya başlanması da bu gösteri dolayısıyladır.
1926/1927 gösteri mevsimi Muz Dansının sergilenmesiyle geçer. Öylesine tutulur ki, derisi “renkli” Josephine, ülkesine dönmeyip Paris’e yerleşir.
Paris’te Bir Amerikalı olmaktan çıkar, Paris’te Bir Amerikalı ‘Muz Kız’ olur.
1930 yılında Columbia şirketi için 6 plak kaydeder. O dönemde çok tutulmuş şarkıları arasında ise:
J’ai Deux Amours (mon pays et Paris)/İki aşkım var (ülkem ve Paris);
Si J’etais Blanche/Eğer Beyaz Olsaydım;
La Petite Tonkinoise/Küçük Tonkinuaz
Dit-Mois Josephine/Söyle Bana Josephine;
Ram-Pam-Pam bulunuyor. Gelgelelim, bunlardan hiçbiri bugün mırıldanılmıyor!!..

Josephine gelmiş geçmiş en parlak gösteri yıldızlarından biri sayılıyor. Hakkında yazanlar, yontu sanatçısı Alexander Calder’i, ressam George Rouault’yu, yazar Ernest Hemingway’i ve ozan E. E. Cummings’i etkilediğini öne sürüyorlar.
Paris’e yerleşmiş olan Amerikalı Muz Kız, İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransız Kızılhaçına gönüllü olarak katılıp hizmet etmekle kalmaz, 1940 yılında Paris Alman istilâsına uğrayınca Fransız Direniş Hareketinde etkin görev alır. Mesleğini paravan olarak kullanıp gizli ajanlık yapar. Nitekim, 1961 yılında gösterdiği yararlılıklar dolayısıyla dönemin Fransa Cumhurbaşkanı General Charles de Gaulle’ün elinden Legion d’Honneur nişanı almıştır.
Fransız direnişçilerinin bir üyesi olarak, tehlikeli görevleri başarıyla sonuçlandırdığı belirtiliyor. Bir gösteri sanatçısı olarak, savaş sırasında herkesten daha çok seyahat edebilme olanağına sahip olması, bol bol seyahat etmesinin doğal karşılanması çok işe yarar. Örneğin, bir kezinde, söylediği şarkıların notalarının yer aldığı kağıtların üstüne görünmez mürekkeple yazılmış askeri istihbarat raporunu Fransa’dan çıkarıp Portekiz’e götürmüştür.

Josephine Baker’in
2. Dünya Savaşı sırasında gizli ajanlık
yapmış olmasına yollama yapan bir tasarım

 

Ayrıca, yabancı ülke elçiliklerinin görevlilerini kimi direnişçilerin görevli olarak Fransa dışına çıkmalarına olanak sağlayacak vizeleri vermeleri için kişisel çekiciliğini kullandığı da belirtiliyor. Çok zaman, Almanlardan kaçırılması gerekli olan kişileri yanına alarak, onlara bir anlamda paravanlık ederek Fransa dışına çıkardığı da… Bütün bu yaptıklarından ötürü savaştan sonra Croix de Guerre/Savaş Haçı ile ödüllendirilmiş, 1946 yılında ise Direniş Madalyası verilmiştir.

(Üstte ve altta solda) George Barbier‘nin
Josephine Baker için tasarımladığı sahne giysileri.
Üstteki 1934 yılında tasarımlanmış.
Alttaki ise Baker’in yanı sıra,”The Same in 1927/1927’de Aynı” adlı oyunda rol alan öteki dansçılar için tasarımlanmış.
(Altta sağda) kendisi de gösteri dünyasından gelen afiş sanatçısı Zig (Louis Gaudin)’in bir Josephine Baker afişi.
(Üstte ortada) Baker’in elle yapılmış portresi.
(üstte sağda) Havana Geceleri gösterisi için Eric de Juan tasarımı sahne giysisi

 

Josephine 5 kez evlenmiş. Kocaları, sırasıyla, Willie Wells, Willie Baker, Jean Lion, Jo Bouillon ve Robert Brady’dir.

(Üstte solda) Michel Gyarmethy’nin yaptığı Josephine Baker’in Folies Bergere’de
dans ettiğini duyuran 1936 tarihli afiş.
(Üstte ortada) Paul Colin’in Zenci Revü’nün Champs-Elysée Müzikholünde izlenebileceğini duyuran afiş.
Josephine Baker’in adı yazılı değil ama, geri plânda sureti görülüyor.
(Üstte sağda) Zig’in Josephine Baker’in başrolünü üstlendiği
Paris Qui Remue/Sallanan Paris adlı revünün Casino de Paris‘de sergilendiğini duyuran afişi.
(Altta solda) Paul Colin imzalı ve Black Thunder/Kara Fırtına adlı Josephine Baker çalışması.
(Altta sağda) Gene Paul Colin’in Champs Elyséee tiyatrosu için yaptığı
önplânda Josephine Baker figürünün yer aldığı Bal Negre/Kara Balo adlı gösteriyi duyuran afiş.

 

Savaştan sonra da toplumsal etkinliklerini sürdüren Josephine, özellikle ırkçılığa karşı savaşım verir, bu arada her renkten ve ırktan 12 çocuğu evlât edinir. Bu çocuklar, “Gökkuşağı Kabilesi” diye adlandırılırlar.

Josephine Baker beslediği çita ile evini ve sahnesini de paylaşır.
1933 yılında Voila dergisi haftanın söyleşisini bu ikiliye ayırır.
Öykü kapaktan duyurulur.
Derginin kapağı ve Paul Bringuier imzalı söyleşiye ayrılan sayfalar ile çitanın da sahne aldığı revü afişlerinden bir örnek görülüyor.

Josephine Baker ve çitası konulu Patricia Hurby Powell’ın sözleri
ve Christian Robinson’un resimlerinden oluşan
(12-17 yaş arası çocuk için) kitabı ödüller kazanmıştır.
Sağdaki kitabın sol üst köşesindeki görseller kazanılan ödüllerden ikisinin simgeleri.

(Solda) Paul Colin’in La Revue Negre gösterisi için yaptığı afişlerden biri;
(ortada) Paolo Garretto’nun Vanity Fair dergisinin 1936 yılında yayımlanan son sayısının kapağında yer alan Josephine Baker karikatürü;
(sağda) Josephine Baker Akbaba dergisinin kapağında.

 

Her dilden şarkı söylemesinin de dil, din ve ırk ayrımı gözetmeme ilkesinden kaynaklandığı savunuluyor. Herkesin herhangi bir engellemeyle karşılaşmadan girebildiği müzikhollerde çalışmayı yeğler aynı ilke dolayısıyla.
Ölümünden kısa bir süre önce İstanbul’a da gelir Josephine Baker. Verdiği konser çok beğenilir, günlük basın yoğun bir biçimde bu konseri yansıtır. Akbaba dergisinin kapağında yer alması bu konukluğu dolayısıyladır.
Öldüğü gecenin akşamı 69 yaşında ve gene sahnede bir hayır kurumu yararına konser verir. Uykusunda yaşama gözlerini yumar.
Paris’te toprağa verilir. Ve Paris’te askeri törenle gömülen ilk Amerikalı ‘renkli’ (zenci) kadın olur.
” Fransızlar için yeni bir model olan muhteşem koyu vücudu, ilk kez siyahın da güzel olabileceğini kanıtladı” diye yazar New Yorker muhabiri Janet Flanner.

Josephine Baker
ve dördüncü kocası orkestra şefi Jo Bouillon imzasını taşıyan Josephine adlı kitabın iki ayrı basımının kapakları.
Jo Bouillon-Mistinguett

 

Josephine Baker ile dördüncü kocası orkestra şefi Jo Bouillon’un ortaklaşa kitabı Josephine’in iki ayrı basımının kapak tasarımlarında Josephine Baker’ın sahne giysileriyle çekilmiş iki ayrı görüntüsü yer alıyor.

Josephine Baker konulu kitaplardan kimileri

 

Josephine Baker hakkında yayımlanmış kitapların kimileri bu yazının görselleri arasında. İlginç olan, 2000’li yıllarda kabare yıldızı için yeni kitaplar yayımlanıyor olması. Örneğin, Jonah Winter’in yazdığı Marjorie Priceman’ın resimlediği “Jazz Age Josephine/Caz Çağı Josephine” kitabı 2012 yılında yayımlandı. California San Diego Üniversitesi Toplumbilim Profesörü ve Afrikalı ve Afrkalı- Amerikalı Çalışmaları Araştırma Merkezi Yöneticisi Bennetta Jules-Rosette kaleminden Josephine Baker’ınart and life/sanatı ve yaşamı-ikon ve imgesi” anlatılan kitabın yayın yılı 2007. Ean Wood’un yazdığı The “Josephine Baker Story/Josephine Baker’in Öyküsü” hakkındaki kitaplara 2000 yılında eklenmişti. Josephine Baker’in Öyküsü başlığıyla çekilen filmin afişlerinde ve VHS kapaklarında aydınlatıcı bir açıklama yer alıyor: “Madonna’dan önce, Marilyn’den önce Josephine vardı”.
Vurgulamaya gerek yok, tıpkı Mistinguett için olduğu gibib, Josephine Baker için de özel sahne giysileri tasarımlanmıştır. Giysilerini tasarlayanların başında George Barbier (1882-1932) gelmektedir. Fransa’nın Nantes kentinde dünyaya gelen Barbier, çok yönlü bir sanatçıdır. Yalnızca sahne değil sinema için de kostüm tasarımı (örneğin, Monsieur Beaucaire rolündeki (filmindeki) Rudolph Valentino’nun kostümlerinin tasarımını) yapmıştır. Kumaş desenleri çalışmış, kitaplar resimlemiştir. 1912’den başlayarak ölünceye değin yapıtlarını düzenli olarak Salon des Artistes Decorateurs’de sergilemiş, 1920 yılında Paris Dekoratif Sanatlar Müzesindeki bir sergiye katılmıştır. Art Deco üslûbunun önde gelen ögelerinden bir olarak benimsenir.

Josephine’in rol aldığı revüleri duyuran afişlerde Paul Colin, Zig, Michel Gyarmathy’nin imzaları okunur. Ama, birçok afişteki imza Paul Colin’indir. Paul Colin (1892-1985) Bireşimci (Sentetik) Kübizm akımından kaynaklanan sentez anlayışıyla geliştirdiği öznel (sübjektif) bir üslûpla yaptığı afişleriyle ünlü. Bu afişler arasında 1925 yapımı ve Josephine Baker’ın Champs-Elysees Müzikholünde sergilenen ve baş dansçı olarak başarısının onaylandığı La Revue Négre’nin afişi de var. 1936 yapımı Grand Prix de Paris, 1944 yapımı La Libération de la France gibi afişleriyle ününü pekiştirmiştir. Paul Colin, ayrıca, Champs Elysée Tiyatrosu için dekor ve kostümler de yapmıştır.
Paul Colin’in Josephine Baker’ı işlediği litograf/taşbaskıları 1998 yılında bir albüm-kitapta toplanmıştır. 20. Yüzyılın başlarında yayımlanmakta olan Vanity Fair dergisi, 30’lu yıllarda darboğaza girmiş ve 1936 yılında Condé Nast’ın Vogue dergisiyle birleşmiştir. O yıl yayımlanan son sayısının (Şubat 1936) kapağında, (Bn.) Paolo Garretto’nun (1903-1989) elle ve havalıfırça (airbrush) ile boyanmış, suluboya, guvaş, pastel, renkli kalem, ahşap cilâsı ve kağıda yapıştırılmış tüyler kullanılarak yapılmış bir karikatürü yayımlanmış ve bir bakıma, kapanan derginin saygınlığını korumasını sağlamıştır. Garetto’nun bu karikatürü Josephine Baker’in vücut güzelliğini büyük bir başarıyla vurgulayan bir imge olarak nitelenmektedir.
“Black Venus/Siyah Venüs”, “Siyah İnci/Black Pearl”,”Creole Goddess/Yerli Zenci Tanrıçası” ve kısaca “La Baker” takma adlarla anılan Josephine sahne, perde ve plak yıldızıdır.

Oynadığı ilk filmin adı La Sirene Tropique/Tropik Siren’dir ve 1927 yılında, yani ‘Muz Dansı’ ile ortalığı kırıp geçirdiği mevsimin ertesinde çekilir. Kökende daha önemli olan, Josephine Baker’in uzun metraj bir tecimsel filmde kara derili ilk kadın yıldız kimliğini almasıdır.1934 yılında Marc Allégret’nin yönettiği Zou Zou/Zuzu ve 1935 yılında Edmond T. Gréville’in yönettiği Princess Tam Tam/Prenses Tam Tam’ın video-kasetlerini sahiplenmek ve izlemek olanağı bulunuyor

1991 yılında ise, Brian Gibson’un yönettiği ve Josephine Baker’in yaşamöyküsünün anlatıldığı The Josephine Baker Story adlı film çevrilmiştir. Bu filmin başrolünde Lynn Whitfield oynamış ve eleştirmenlerce başarılı bulunmuştur. Filmin afişlerinde (önceki satırlarda da belirtildiği üzere) “Before Madonna, Before Marilyn, There Was Josephine/Madonna’dan önce, Marilyn’den önce, Josephine vardı” anlatımına yer verilmiştir. Film 2 saat 10 dakika uzunluktadır.
1998 yılında ise, Intimate Portrait dizisi içinde Josephine Baker’ı konu edinen bir belgesel çevrilmiştir.

Almanya gösterileri için afiş:
(solda) Hans Neujmann, 1927;
(soldan 2.) Margit Sidonie Doppler-Kovacs, 1927;
(sağdan 2.) ABD’nin ünlü karikatür sanatçısı Al(bert) Neumann’ın JB yorumu;
(sağda) Maurice Picaud, Folies Bergere Afişi, 1926

 

Yirminci Yüzyılın eğlence dünyasında derin bir iz bırakarak kayıp gitmiş bir yıldızdır Josephine Baker

 

ÖNDER ŞENYAPILI

Kategoriler:   resim, Sokak / Sanat