Menü

RESSAMLARIN ‘BODRUM’U / Önder ŞENYAPILI

 

 

İzmir’in vurgulanması gereken bir özelliği, her dönemde ve bugün de çevresinden bağımsız olarak düşünülememesi. Çok geniş hinterlandı olan bir liman kenti İzmir. Çevresiyle ilişkileri, geçmişte de bugün de güçlü. Dolayısıyla, İzmir denilince, salt kendi sınırları içindeki kent ya da il değil, geniş bir çevre içinde yer alan başka yerleşimler de gelir akıllara.

Geçmişte bir takım yerleşmeler, (örneğin, Kuşadası) İzmir ili sınırları içindeydi. Bugün, başka illere bağlanmıştır o yerleşmeler. Ama, gene de İzmir denilince o yerleşmeler de gelir akla. Dolayısıyla, yönetsel açıdan İzmir’e bağlı olmasalar bile, kimi yerler, — örneğin, Bodrum, Didim, Güzelçamlı, Kuşadası, vb. İzmir’le birlikte anımsanırlar; bu yerler İzmir’e bağlıymış gibi düşünülür çok zaman.

Bodrum İzmir’e değil Muğla’ya bağlı ama, İzmir denilince Bodrum, Bodrum denilince İzmir gelir çok kişinin aklına. Ülkü Tamer (1937-2018), yazılarında sık sık Bodrum’dan söz ederdi. Genellikle İzmir üstünden gider (gitmiştir) Bodrum’a. Bodrum’da ‘Kenan Evren döneminde’ düzenlediği mini film şenliğini anlattığı yazısında, “Bodrum’a ilk 1960’larda gitmiştim. Şimdiki Bodrum’u düşümde görsem hayra yormazdım.” Diyordu. (Ülkü Tamer: “Bir Film Şenliği”, Sabah, 13 Nisan 2009) Bense, 60’ların sonunda, belki de 70’lere girdiğimizde gitmiştim ilk kez Bodrum’a. Bodrum hakkında ilk bilgilerimi ise, 50’lerde Vatan gazetesinde yayımlanan Azra Erhat imzalı “Mavi Yolculuk” yazılarından edinmiştim. Yalnızca ben mi?!. Sanırım çok kişi Azra Erhat’ın anlattığı, kendisiyle birlikte Sabahattin Eyuboğlu’nun, Halikarnas Balıkçısı adını almış Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın ve dostlarının düzenledikleri ‘Mavi Yolculuk(lar) dolayısıyla hem Gökova Körfezi’nin doğal güzelliklerini ve hem de Bodrum’un varlığını öğrenmiştir.

Elbette, ‘Mavi Yolculuk’u başlatan da Halikarnas Balıkçısı(1890-1973dır. Azra Erhat(1915-11982) 1969 yılında şöyle yazmıştır:

“… Mavi Yolculuk bir eylemdir, insanca bir eylem, yurdumuzun koşulları içinde toplumumuza fayda getirecek bir eylem. Mavi Yolculuğun kurucusu Halikarnas Balıkçısı nasıl çınlayan ‘Merhaba’sı ile kıyılarını uyandırmış, Bodrum’u yaratmış ve denizi, toprağı ile kocaman bir bölgeyi yaşama ve bilime açmış, onu geçmişi, geleceği ile yerli, yabancı gezginlere tükenmeyecek bir varlık olarak bağışlamışsa; yılda ikiye, üçe çıkarılarak düzenlenen Mavi Geziler de aynı amacı gütmektedir.”

R1                                                      R2

Balıkçı-Eyuboğlu-Erhat’ın ilkini gerçekleştirdiği ‘Mavi Yolculuk’ o günden bugüne iyice yaygınlaşmıştır. İlkini izleyen ‘yolculuklar’ın nüfusu da genelde sanatçılardan oluşuyordu. Örneğin, Turan Erol’un “Bedri Rahmi Eyuboğlu”nu anlattığı (aynı adlı) kitabında ‘hocası’ ile birlikte yaptıkları bir ‘Mavi Yolculuk’ta çekilmiş fotoğrafları var. Eyuboğlu (1913-1975) bu yolculuklardan uğradıkları bir koyda kaya üstüne bir balık resmi (Resim 1) yapar. O koy, o gün bugündür, Bedri Rahmi Koyu olarak anıla gelmektedir. Eyuboğlu’nun, bir de “Mavi Gezi Notları” adını verdiği, yolculuğun denizüstü/denizaltı güzelliklerini sergilediği resmi var (Resim 2 ) ki, 1972 tarihini taşımaktadır.

Bodrum’a yaptığım ilk ziyaretten iki Mehmet Sönmez (1944-1998) afişiyle dönmüştüm. Bu iki afiş yıllarca yatak odamızın ayak ucu duvarında çerçevelenmiş olarak asılı kaldı. Sabahları uyandığımda ilk o afişleri görüyordum. Bir süre inceliyordum, Bodrum’u anımsaya anımsaya… Her incelemede yeni ayrıntılar, yeni tatlar keşfediyordum.

Mehmet Sönmez’in afişlerini Doğan Hızlan çok güzel değerlendirmiştir:

“Dostlarının Asker Mehmet dediği, sanatında, yaşamında saptırmalara yüz vermemiş bir dost.

Bazı sanatçıların adı, bir yerle, bir şehirle, bir kentle, bir adayla birlikte anılıyor.

Bodrum ve Mehmet Sönmez... Onun yüzüyle, Bodrum görüntüleri benim belleğimde karışıyor.

Bodrum’un güneşine, o insanı teskin eden ya da çıldırtan duru beyazlığına, sanatını ve yaşamını adamaya karar vermiş.

Nasıl Gauguin, Tahiti’yi seçip, sanatıyla orayı ebedi kılmışsa, Mehmet de Bodrum’u sanat tarihindeki yerine yükseltti.

Onun resimleri, tabloları bir çok koleksiyonda yer aldı. Onlardan Bodrum kartpostalları yapıldı, duvarlardaki tablolar hayatımızın tedavülüne girdiler. Tablolara erişemeyenler, mutlaka dostlarına, sevgililerine, buranın güzelliğini onun fırçasından ilettiler.

Her sanat eserini, her yaratılanı, estetik kurallarla değerlendiririz de, hayatımızla arasındaki mesafeyi ölçmeyiz. Sanat eseri ile hayat arasındaki yolu kısalttı Mehmet Sönmez.

Bodruma’a kim gittiyse, mutlaka Mehmet Sönmez’in sanatıyla tanışmıştır.

Mavinin tonları, duru beyaz evler, begonviller, Akdenizin bütün renkleri.” (Doğan Hızlan: “Sanattan hayata geçen kartpostallar”, Hürriyet, 21 Nisan 1998)

  R3

R4

Mehmet Sönmez’in kartpostallarından iki örnek (Resim 3, 4) bu sayfalarda yer alıyor. O dönemde Bodrum’da yaşayan başka ressamlar da var mıydı, anımsamıyorum/bilmiyorum. Ne var, sonraki yıllarda Bodrum’a yerleşen sanatçı sayısı günden güne arttı. Bodrum’da yaşamayı seçen ilklerden biri şair-ressam İlhan Berk(1918-2008)’tir. 1969 yılında Ankara’dan Bodrum’a yerleşmeye karar verir ve oturduğu evin restorasyonu neredeyse kendi elleriyle yapar. Kendisini 1961’den beri tanıyan Ankaralı dostlarından ressam Turan Erol “Doğrusu, bizi Bodrumlu yapan İlhan Berk’tir.” (Turan Erol: “İlhan Berk’in Anısına”, Milliyet 6 Eylül 2008) Diye yazmıştır. Bugün, tamamiyle Bodrum’a yerleşmiş olmasa bile, yarı büyükkentte (İstanbul’da, Ankara’da) yarı Bodrum’da yaşayan ressamlar arasında (hemen aklıma geliveren) az önce andığım Turan Erol, Orhan Taylan, Yavuz Tanyeli, Cemil Eren, Ali Koçak, Birol Kutadgu, Ahmet Fazıl Aksoy… daha nicesi bulunuyor.

R5

2005 yılının Temmuz ayı başında, henüz 57 yaşında iken yitirdiğimiz Egeli ressamlardan Fahrettin Baykal’ın bana armağan ettiği küçük boyutlu (20×24 cm.) bir tablosu da Bodrum’u yansıtır. (Resim 5) Baykal, Ege kıyılarının, ama daha çok, Bölgenin doğduğu Kuzey kesimlerinin renkli, cıvıl cıvıl yaşamından görüntüler aktarmayı yeğlemiştir. Bendeki Bodrum tablosu 1984 tarihini taşıyor. Dolayısıyla, yerleşimin henüz aşırı ölçüde ‘betonlaşmadığı’ bir dönemini yansıtıyor. Gerideki tepeler henüz ‘yazlıklar’la örtülmemiş. Bodrum olduğu belirtilmese çok kimse neresi olduğunu çıkarsamayabilir!

R6

R7

R8

Aramızdan ayrılmış bir başka sanatçı Fethi Arda (1934-1996) da Bodrum’u boyayan ressamlardandı. Bodrum’u konu edinen hemen hemen bütün ressamlar gibi Bodrum evleri Arda’nın da dikkatini çeken bir özneydi. Nitekim, resimlerinden biri “Bodrum evi” adını taşır. (Resim 6). ‘Evler’in çoklu olarak görüldüğü resimleri de var. Kendi oturduğu evden Bodrum’un (ve de evlerinin) ve denizinin nasıl göründüğünü de aktarmıştır Arda (Resim 7, 8). Bu resimler de 80’li yıllarda yapılmıştır. Dolayısıyla, Arda’nın tuvallerinde izlenen ‘evler’, ‘gerçek’ Bodrum evleridir; sonradan yapılma beton kutular değil!.

R9

R10

R11

R12

Gerçek Bodrum evleri Turan Erol(1927)’un fırçasına da takılmıştır, doğal olarak (Resim 9). Turan Erol, yalnızca evleri değil, Bodrum’un başka ‘özellikleri’ni de tuvallerinde ölümsüzleştirmiştir. Örneğin, 80’li yıllardaki “Bodrum Girişi”ni bile fırçasıyla tanımlamıştır/belgelemiştir. (Resim 10). Bodrum’daki yazlığının verandasından Bodrum’a/denizine/genel görünüşüne bakıp (Resim 11) kalıcı görsel notlar alan Turan Erol, Bodrum’da inşa edilen teknelerin, o teknelerin yapıldığı tersanelerin, Bodrum kıyılarının yanı sıra “Bodrum’un kışı”nı (Resim 12) da tuvaline taşımazlık etmemiştir. Dikkatli gözler R9 ile R12’nin aynı noktadan bakışla yapıldıklarının ama, ilkinin yaz mevsimindeki, ikincisinin ise kış mevsimindeki görünümü saptadığının ayırdına varacaktır.

R13

R14

Bodrum evlerinin çekiciliğine kapılanlardan bir diğeri de, gene Ankaralı ressamlardan Cemil Eren(1933-2016)’dir. (Resim 13) Eren’in bir Bodrum konağını konu ettiği resmi (Resim 14), bu yerleşimdeki ‘eski’ mimarlık tarzının çekiciliğini bikez daha vurgulayan özellikte.

     R15

R16

Ankara’da yaşayan ressamlardan A. Celal Binzet (1949-) de Bodrum evlerinin çekimine kapılmış santçılardan biri. Her ne denli “Peyzaj” (Resim 15) adını uygun görmüşse de 1991 yılında yaptığı tablosu Bodrum evlerini yansıtıyor. Binzet, Bodrum’u ‘genel’ olarak betimlemediği tuvaller de boyamıştır. (Resim 16)

Düzenlediği sergilerinden birine “Ege’den Yansımalar” adını veren, İzmir’de yaşayan ve başta gelen izleği yaşadığı kent olan ressamlardan Fahri Sümer (1942- ) de “Bodrum” adını uygun gördüğü bir tablosunda (Resim 17) yerleşimin evlerini betimlemiştir. 2005 tarihini taşıyan bu resimdeki evlerin Bodrum’un yeni konutlarını örneklediğini sanıyorum. Sümer’in bir başka “Bodrum” adlı tablosu (Resim 18) yerleşimin 2002 yılındaki genel görünüşlerinden biridir.

R17

R18

R19

R20

Hepsinde değilse bile Bodrum’un kimi (çoğunlukla da denilebilir) genel görünüşlerinde, hemen ayırdına varıldığı/varılacağı üzere, ‘Kale’ öne çıkan figürdür. Antik Çağ’da bir ada olan sonraları yerleşime bağlanarak bir yarımadaya dönüştürülen iki liman arasındaki kayalık alan üzerine St. Jean Şövalyelerince 1406-1523 yılları arasında inşa edilmiş kare plânlı kale Bodrum’un simgesi gibidir. St. Peter Kalesi diye de anılır. Yalçın Gökçebağ’ın her ikisi de “Bodrum” diye adlandırılmış yerleşimin genel görünüşünü yansıtan tablolarında (Resim 19, 20) kalenin iki liman arasındaki konumu ve kale arazisinin karayla bağlantısının nasıl kurulduğu açık seçik sergilenmektedir. Gökçebağ’ın kasabanın son dönemlerinden görünüleri saptayan bu tablolarında, çevrenin fırdolayı beton kibrit kutusu yazlık konutlarla donatıldığı da izleniyor.

R21

Bodrum Kalesini çekici bulan eski kuşak ressamlar da var. Şemsi Arel(1906-1985)’in ‘peyzaj’ı (Resim 21) olduğunu ortaya koyuyor.

R22

‘Yeniler’ ya da ‘Liman Ressamları’ adlarıyla anılan topluluğun kurucularından Mümtaz Yener (1918-2007) “Bodrum Kalesi”nin çekiciliğine kapılanlardan. Ama, kaleyi ayrımlı bir içerikle tuvaline aktarmış. Öndeki figürler geçmiş ile bugün arasında bağlantı kuruyorlar sanki. (Resim 22)

R23

R24

Öte yandan, Işıl Özışık(1939)’ın geçmiş dönemlerde yapıldığı anlaşılan suluboyası (Resim 23) Ülkü Tamer’in ve benim belleklerimizde kalmış 60’lı yılların Bodrum ‘suret’ine daha yakın… Işıl Özışık’ın işliğinde çalışan Gazi Eğitim Enstitüsü mezunu (Mustafa Ayaz’ın öğrencisi) Ülkü Özen’in “Bodrum Kalesi” (Resim 24), suluboya tekniğine egemen olduğunu kanıtlıyor.

R25

Fahri Sümer ise, çevreyi boşlayıp salt St. Peter Kalesini konu edinmiş. (Resim 25) Resme düşülen tarih: 1996.

R26

R27

Hukuk eğitimi gördükten ve bir süre avukatlık yaptıktan sonra 1980 yılında ressamlıkta karar kılan Ahmet Fazıl Aksoy (1949) izlenimci üslûpta boyadığı İstanbul görünüleriyle tanınmıştı. Şimdilerde Gölköy’de bir evi olan yılın önemli bölümünü burada geçiren sanatçının Bodrum’a da tuvaller özgülediği izleniyor. Bodrum’un çeşitli kesimlerinin yanı sıra ‘Kale’yi çalışmayı da ihmal etmediği vurgulanmalı. Bu sayfalarda yer alan “Bodrum Kalesi” suluboyalarından biri Kaleye bakılan noktadaki donanımı da içeriyor (Resim 26); öteki ise Kalenin ‘kemiksiz’ betimlemesi (Resim 27).

R28

R29

‘Kaleli’ Bodrum resimlerine Yavuz Tanyeli (1950) imzalı olanı da eklemek gerek. (Resim 28) 2000 yılına tarihli bu resimde de salt kale betimlenmiştir… (Yavuz Tanyeli Bodrum’un Peksimet köyünde oturuyor ve çalışıyor. Köy Bodrum’a 15 km. uzakta. “Bodrum Peksimet Köyü denize değil, tepelere bakar. Güneş, o tepelerin ardında batar. Yıldızlar o tepeleri aydınlatır. Gece olur. Sonra evlerin ışıkları söner. İnsanlar kuşlar, kediler, köpekler, ağaçlar güneşin gidişiyle uyumaya çekilirler. Yavuz Tanyeli de atölyesine, yeniden sabah oluncaya kadar sürecek gönüllü tutsaklığına çekilir.” Diye anlatmıştır Nilgün Yüksel 2007 yılında. Bir öteki yazar da, Tanyeli’nin Bodrum resimleri için şöyle demişti: “Yavuz Tanyeli’nin tablolarında her şey Bodrum renklerinde. Bu konuda bazen öylesine ileri gidilmiş ki, figürler seçilmez olmuş…” (Ayfer Coşkun: “Ege renklerinde deve kervanı”, Radikal, 12 Mart 1999) Gerçekten de, Tanyeli’nin “Bodrum’dan” adını verdiği tablosuna (Resim 29) bakınca, Coşkun’a hak vermemek elde değil!.

R30

R31                                                        R32

“Bodrum çok özel bir yer. Butik bir kent, yani butik İstanbul. Her şeyin bir arada bulunduğu yer. Doğal güzelliğini henüz kaybetmemiş ama hızla kentleşmeye gider gibi bir izlenim alıyorum ve bundan üzüntü duyuyorum. Umarım SİT alanı olan yerler imar planlarına girmez ve kentleşme olmaz. Bodrum bu güzel dokusunu korumalı” diyerek yerleşimin geleceğinden kaygılandığın belirten Emel Yıldız, Daha çok mavi tonları çalışmasının gerekçesini Bodrum’un ambiyansı, gökyüzü ve denizin maviliğini teknelerle buluşturmak” istemesine bağlıyor. “Bodrum’u ve tekneleri çok seviyorum” diyor. Bodrum’un genel görünüşü ve kalesi (Resim 30) balıkçıları (R31) ve tekneleri (32) tuvallerinde izleniyor.

R33

R34

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi`nden emekli olduktan sonra Bodrum`a yerleşen Ayla Eriş 2004 yılında   Bodrum’da Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesini kurar.Yanı sıra Osmanlı Tersanesi Galerisi, Bodrum Belediyesi Meclis Salonu Galerisi, Gümüşlük Sanat Galerisi gibi birçok sergi mekanı ile kişisel işliklerin açılmasına öncülük eder. Öğrenci yetiştirir. “Resim yapmanın yanında sanatı çözümleyen, sanatın taşıdığı toplumsal ve sanatçıya ait mesajları açıklayan, irdeleyen bir ressam” olarak kimliklendirilir.

Bodrum’u şöyle değerlendirmiştir:

“Yeri ve mimarisi açısından Ege’nin en güzel kalesi, ılıman iklimi, vakit almayan mesafeleri, hayatı çok meşgul etmeyen yalın mutfağı ile, yaratım öncesinde zihni çok meşgul olan sanatçılar için Bodrum doğru bir mekandır. Onun için Bodrum’un havasında suyunda bir şeyler var denir. Her şeyin yalını, kolayı, insana hissetme, düşünme ve yaratma fırsat tanır. Bodrum’daki bu yalınlık bitmesin istiyorum. Sanatçının şayet düşünecek mekanı kalmaz ise, sıkışır, sonucunda ya kendini tekrarlar ya da olanı tekrarlar. İşte bu kıymetli mekanın milimetre karesini koruyalım. Resimlerimde hep bu düşüncemi anlattım. “ (Muğla Haber: Bodrum’da Sanatçı Olmak, 4 Ocak 2014)

Karışık teknik kullanan Ayla Eriş’in de denizi, tekneleri, balıkçıları izlekleri arasına almaması bekelenir mi? Resim 33 ve 34 beklenemeyeceğinin kanıtları.

R35

R36

“1943 Berlin doğumluyum; yaşamımın büyük çoğunluğu İngiltere’de geçti. 2008’de Bodrum’a yerleştikten sonra Zeynep Çavuş ile desen, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi kurucusu ve ordan emekli öğretim görevlisi Ayla Eriş ile Temel Sanat çalıştım. Eserleri dünyanın birçok yerinde mevcut olan Ayla Eriş ile çalışmağa devam ediyorum.” Diyor Ayla Eriş’in öğrencilerinden Aziz Başan. Denizi bir kıyı kahvesinden görüyor (Resim 35) sonra da şövalesini kıyıdan içerilere taşıyor.

R37

 R38

Leyla Candan (1947) Leyla Eriş’in bir başka öğrencisi. İstanbul doğumlu. Muğla Üniversitedi Güzel Sanatlar Resim Bölümü Ayla Eriş İşliğinden mezun. Uzun yıllardır Bodrum’da yaşıyor. “Desen ve kolaj çalışıyorum. Kolaj bütün dünyada çok sevilir. Resme baslamadan önce hayal kurarım. Hayal kurduğum şeyi tuvale aktarırım. Ben hemen her resmimde yogun duygular yaşarım. Duygularımdaki coşkuyu, yalnızlıgın huzurunu resimlerime yansıtırım” diyor (Berkem Dinçmen: Leyla Candan: “Sanatın sonu yok”, lightmillennium.org, Şubat 2002)

Bodrum Kalesi”ni konu seçtiği renge bakınca (Resim 37) düş kurduğu kanıtlanıyor. Kalenin çok farklı bir yorumu. “Tripting Sualtı” adını verdiği çalışmasıyla da Bodrum’un bir başka zenginliğini de anımsatıyor Candan.

R37

R38

Kimi ressamlar Bodrum’un co[rafyasına\ kalesine, dsenizine, evlerine, kapılarına, pencerelerine, çiçeklerine, renklerine, vb. yoğunlaşırken, Ankaralı ressam ,Nihat Kahraman (1951) Bodrum’daki yaşama odaklanmıştır. “Bodrum’dan Yaşam” (Resim 37) adlı tablosunun yanı sıra imzasını taşıyan “Bodrum 15” (Resim 38) de Bodrum’da zamanın nasıl değerlendirildiğini görselleştiriyor. Kahraman, ayrıca, 1990’lı yılların ikinci yarısında “Mavi Yolculuktan İzlenimler”ini büyük tuvallere dökmüştür. “Bodrum 15” adı da Bodrum’u önemli bir izlek olarak benimsemiş olduğunu vurgulamıyor mu?!.

R39

R40                                  R41

Ressam Hülya Sezgin’in, bir yazısında “Bir kapı-pencere profesörü” (Ortak Ses, 3 Şubat 2017) olarak andığı Yusuf Tarım Sasmsun doğumlu. Profesyonel olarak resim yapmaya 1988 yılında başlamış, son otuz beş yıldır resim yaparak hayatını kazanıyormuş. Bodrum evlerinin kapılarını, pencerelerini çizegeliyor. Diyor ki:

“Resme ilk başladığımda kapı çizmeye başladım. Hala da kapı, pencere çizmeye devam ediyorum. Bunu sürdürdüm. Son yirmi beş yıldır Bodrum’da yaşadığım için Bodrum Kalesi, sarnıçları, yel değirmenleri, amfi tiyatrosu, beyaz evleri de bana çok ilham verdi. Onları da çizdim ama kapı-pencere her zaman resimlerimde ağırlıklı olarak yer aldı. Hayatta en iyi olmanın yöntemi, bir alana yoğunlaşmaktır.” (Simge Çerkezoğlu: Yusuf Tarım:En iyi olmanın yöntemi tek bir konuda ısrarla çalışmaktır”, Yenidüzen, 12 Şubat 2020)

Bodrum’un yakın çevresi de çok uzun bir süreden bu yana yoğun ilgi göregeliyor. Hızla gelişti ve gelişiyor. Yunanca’da “bağlık, bahçelik” anlamına geldiği bildirilen, adı ‘Çökertme’ türküsünde geçtiği için yaygın olarak bilinen ve Bodrum’a 8 km. uzaktaki Bitez; adı Gölköy ile Türkbükü beldelerinin birleşmesiyle oluşan Göltürkbükü; Geçmişteki adı (Yunanca “güneşin doğuşu” anlamına geldiği öne sürülen) Farilya olan ve Bodrum’a 25 km. uzaklıktaki Gündoğan; özellikle bahar aylarında mandalina ağaçlarının çiçeklerinden ötürü çok güzel koktuğu için ‘mis gibi’ diye anılışının ağızlarda dönüşmesiyle Müskebi (ya da yerlilerin deyişiyle Müsgebi) adını alan, sonraları Bodrum yarımadasının tam ortasında yer aldığı için adı yeniden konulan (ve birleştirilen iki köyün adı verilen) Ortakent Yahşi; beldenin Karabağ mahallesinde 1485 yılında doğan ünlü Türk denizcisinin adını taşıyan Turgutreis; Bodrum’a 18 km. uzaklıktaki Yalıkavak; Konacık beldeleriyle, Antik dönemdeki adı Arhialla olan Bodrum’a 13 km. uzaklıktaki Akyarlar, eskiden çömlekçilik yapıan bir yerleşim olduğu için adını bu etkinlikten alan Çömlekçi, Bodrum’a 20 km. uzaklıktaki Güvercinlik köyleri, vb., her biri, başlıbaşına bir ‘turistik merkez’ durumuna gelmiştir. .

R42

R43

R44

R45

R46

Sayılan beldeler ve köylerin ressamların konuları arasına girdiği izleniyor. Ahmet Fazıl Aksoy “Gölköy’deki evinin bahçesini” betimlediği tuvallere (Resim 42 – o tuvallerden biri) imza atmanın yanı sıra “Türkbükü’nde günbatımı” (Resim 43) ve “Türkbükü’nde gece”yi (Resim 44) de (birden çok tuvale) aktarmıştır. Aksoy, Gölköy sahilini, Gölköy’den çeşitli görünüleri de boyamış, yanı sıra “Gündoğan”ı (Resim 45) da da özneleri arasına almıştır. Cevat Dereli ise “Gündoğan”ın geçmişteki görünüsünü bırakmış bugünlere. (Resim 46)

R47

R48

Aksoy’un Gölköy’e ağırlık tanıması gibi, Tanyeli’nin de Gümüşlük’ü sık sık işlediği görülüyor. “Gümüşlük Civarı”, “Gümüşlük Kıyılarında” (Resim 39), “Gümüşlük’te Akşamüstü”, vb., adını verdiği tabloları var. Yaşar Yeniceli(1931)’nin “Gümüşlük”ü (Resim 40) beldenin geçmişteki asude günlerinden bir görünü.

R49

R50

Daha çok doğduğu yer Antalya’nın koylarını, kıyılarını, iskelelerini, vb. işleyen Ahmet Zelef (1939)’in “Bitez Koyu-Bodrum” (Resim 49) ve Polatlı’da doğan ama İstanbullu bir ailenin oğlu olarak yüksek öğranim de gördüğü İstanbul’dan görünüler boyaya gelmiş, aynı zamanda müzik dünyamızın ünlü adlarından biri olan Erol Deran(1937)’ın “Bodrum-Turgutreis” adlı (Resim 50) birer tabloları bulunduğu notunu da düşmeliyim.

R51

R52

R53

R54

R55

R56

Turgutreis’i ‘suluboya’yan bir öteki ressam Bilgehan Uzuner (1963). Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesi Uzuner yalnızca Turgutreis’ten değil, Bodrum’un birçok köşesinden görüntüler sunmuştur 1999 yılında İstanbul Tem Sanat Galerisinde düzenlenen sergisinde. Öncelikle “Bodrum” adını taşıyan resmi benzersiz bir çalışma. Uzuner Bodrum’u deniziyle, — denizinin kumsala vuran köpük köpük küçük dalgalarıyla simgelemiş. (Resim 52, 53) Önceki satırlarda adı anılan Yalıkavak görünülerinden (Resim 54, 55) ikincisinde yer alan uzaktaki yel değirmeni de ilçenin simgeleri arasında sayıldığı için Uzuner’in özel ilgisine mazhar olmuş; 19. Yüzyıldan kaldığı söylenen bu öğütücülerden birini yakın plan çalışmış. (Resim 56)

R57                                                                                               R58

Önceki satırlarda anılmayan Aspat Koyu da Uzuner’in görüntülediği Bodrum’un doğal ve güzel mekânlarından biri. (Resim 51) Aspat Koyu, Bodrum’a 14 km. uzaklıktaki Bağla Koyunun ilerisindeymiş. Adı, kurak, sulanamayan anlamına gelen Aspartos’tan geliyormuş. Bağla Koyu tatil siteleri ve konaklama kuruluşlarıyla doğal güzelliğini büyük ölçüde yitirmiş. Bağla Burnu bir dinazor kafasını andırıyormuş ve 15. Yüzyıl Piri Reis haritasında yer almış.

İstanköy’den gelen ustalarca kurulduğu ve 600 yıllık geçmişi olduğu öne sürülen şimdilerde terkedilmiş eski bir köy, — artık Yalıkavak’ın bir mahallesi olan Sandıma da Uzuner’in fırçasıyla görsel tanıtıma kavuşan yörelerden bir başkası. (Resim 57) Bu arada, Halikarnas mozolesini (Resim 58) de Bodrum suluboyaları dizisine katmayı savsaklamamış.

R59

Gökçebağ ise, “Güvercinlik”i (Resim 59) taşımış bir tuvaline. Gökçebağ’ın tablosunu işliğinde gördüm. Fotoğrafını çektim. Güvercinlik’i konu olarak seçmesinin gerekçesini anlattı. Geçmiş zamanda, yâni Ülkü Tamer ve benim belleğimize ilk düştüğü dönemlerin Bodrum’unda, açık pazarlar hep deniz kıyısında kurulurmuş. Ne var, ‘turizm’ gelişince, kıyılarda kurula gelen açık pazarlar kurulmaz olmuş. Bir tek Güvercinlik açık pazarı kalmış. Hâlâ kuruluyor… İşte Gökçebağ’ın tablosu ‘nesli tükenen’ kıyı pazarlarının Güvercinlik’te yaşayan son örneğini kayda geçiriyor.

R60

R61

Son olarak, Türkiye’nin önde gelen naïf ressamlarından biri olduğu öne sürülen ama, kendisi bu konuda: “Naif resim, çocuksu duyarlılığını yitirmemiş, akademik eğitimden geçmemiş, hiçbir şeyden etkilenmemiş, kendi kurallarını kendi getiren, resmin akademik kurallarına bağımlı olmayan resimdir. Onun için her naif resim özgündür. Benim resimlerim artık naiflikten çıktı. İşin içine kaygı girdiği zaman naiflik de gider. Naiflik gidince üzerine koyacak bir şeyiniz varsa devam edebilirsiniz, yoksa bu iş biter. Öncelikle işin içine sanat kaygısı giriyor. Şurasını şöyle yapsam daha mı iyi olur acaba diyorsunuz, etkilendiğiniz şeyler ortaya çıkıyor.” (kedigen.com., 18 Ekim 2002) Diye konuşan Selçuk Togul(1950)’un “Bodrum” adını verdiği tablosu (Resim 60) yerleşimin deniz, kumsal ve güneşi dolayısıyla çekici bulunduğunu anımsatıyor. “Bodrum Korsan Meyhanesi” (Resim 61) adlı resmi ise güneş battıktan sonra “sosyalleşilen” kapalı mekânlarının çekiciliğini sergiliyor.

 

ÖNDER ŞENYAPILI

 

 

 

 

 

 

 

 

Kategoriler:   resim